FATURAYA İLİŞKİN ÖZEL İSPAT KURALI

Muhammet Resul TÜRKMEN

İstanbul, 2017

KISALTMALAR

  • a.g.e : adı geçen eser
  • a.g.m : adı geçen makale
  • bknz. : bakınız
  • C. : cilt
  • E. : esas
  • f. : fıkra
  • İBK : İçtihadı Birleştirme Kararı
  • K. : Karar
  • m. : madde
  • s. : sayfa
  • TTK : 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu
  • v.d : ve devamı
  • VUK : Vergi Usul Kanunu

GİRİŞ

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun dördüncü maddesinin ikinci fıkrasına göre ticari davalarda deliller ile bunların sunulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir. Söz konusu hükme göre ticari davalar ile hukuk davaları arasında deliller ve bunların ikamesi açısından bir farklılık yoktur. Ancak ticari hayatın gereksinimlerinden dolayı kanun koyucu bir takım farklı hükümler düzenlemiştir. Buna göre Türk Ticaret Kanununda tacir olmanın bazı özel sonuçları düzenlenmektedir. Bunlardan biride Türk Ticaret Kanunu madde 21’de düzenlenen faturaya ilişkin özel ispat kuralıdır.

Çalışmamda, ticari davalarda özel ispat kuralı olan faturanın işlevi, şartları ve ispat kuvveti incelenmiştir. Bunun yanı sıra faturaya itirazın yapılışı ve sonuçları ayrı olarak ele alınmıştır.

Uygulamada sıkça rastlanan sorunlardan bir tanesi de faturaya konulan vade farkı kaydıdır. Bundan dolayı faturaya konulan vade farkı kaydının sonuçları, doktrin ve Yargıtay kararları çerçevesinde incelenip açıklanmaya çalışılmıştır.

1. Faturanın Tanımı, İşlevi ve Hukuki Niteliği

Fatura, özellikle ispat konusundaki hukuki niteliği ve kullanım yaygınlığı dolayısıyla ticari hayatın en fazla ön plana çıkan unsurlarından birisidir. Faturayla ilgili hükümler Türk Ticaret Kanunu ve Vergi Usül Kanunu ile ilgili mahkeme kararlarında bulunmaktadır. Hukuki açıklama olarak Vergi Usül Kanunu’nun 232.maddesinde ve bu konuda detaylı bilgilerin yer aldığı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2001/1 Esas sayılı kararında bulunan tanımlar esas teşkil etmektedir.

İlgili kararda fatura, Türk Ticaret Kanunu’nda doğrudan bir tanım bulunmadığı ancak VUK’nda bir tanım yapıldığından bahisle: “ ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını ölçüsünü fiyatım ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari bir belge niteliğindedir. ” ifadeleriyle açıklanmıştır. Bununla birlikte TTK 21/1. Maddesineki “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” ifadelerine bakıldığında da benzer bir tanımla karşılaşmak mümkündür.

Bu cümlelere bakıldığında faturanın ilk işlevi olarak, geçerli bir sözleşmenin belgesi olduğu anlaşılmaktadır. “Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK.nun 23/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.” [1]

TTK 21.maddede göze çarpan ilk husus faturanın isteğe bağlı olarak düzenlenmesidir. Kanun, malı ve ya hizmeti alan kişi istediği takdirde tacirin fatura düzenlemesi gerektiğini belirtmiştir. Buradan hareketle bir talep olmadığında tacirin fatura düzenleme yükümlülüğü olmadığı söylenebilir. Diğer yandan VUK’nun 232.maddesinde ise tacirin fatura düzenlemek mecburiyetinde olduğu hükme bağlanmıştır. [2]

Kayıt dışı bir alışverişin vergi incelemesine girmemesi gibi bir durum söz konusu olduğu için VUK’nda fatura mecburiyeti getirilmiş hatta faturanın düzenlenmesi için de alışverişten sonra 7 günlük bir süre verilmiştir. Bu sebeple faturanın diğer bir işlevi olarak gelir-gider dengesini gösterdiğinden hareketle vergi incelemeleri için de önemli bir kaynak olduğu söylenebilir.

Yine TTK. 21.1’de fatura verilmesine ilişkin olarak herhangi bir süre öngörülmemiştir. Buna karşın VUK. 231/5’te faturanın malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren yedi gün içinde düzenlenmesi gerektiği, aksi halde hiç düzenlenmemiş sayılacağı belirtilmiştir. Ancak bu hüküm vergi hukukunda geçerli olduğu için ticaret hukukunda malın teslimi ve ya hizmetin yapıldığı tarihten yedi (ve ya daha fazla) gün sonra hazırlanan faturalar geçerli sayılmaktadır. Bu faturaların içeriğine tebliğden sonraki sekiz gün içinde itiraz edilmediği takdirde TTK.21/2 hükmü uygulanabilmektedir. [3]

2. Faturaya İtiraz ve Faturanın İspat Özelliği

Fatura içeriğinin önemi özellikle itiraz ve buna bağlı olarak ispat konusu söz konusu olduğunda gündeme gelir. TTK’nda itiraz 21/2. maddesinde [4] düzenlenmektedir. Buna göre faturanın içeriğine itiraz için sekiz günlük bir süre verilmiştir. Aksi halde alan kişi içeriği kabul etmiş sayılacaktır. Yazılı ve imzalı bir belge olduğundan fatura, lehte ve aleyhte kullanılabilecek bir delil niteliğindedir.

Düzenlendiği andan, sonraki 8 günlük sürenin sonuna kadar fatura, düzenleyenin aleyhine bir delildir. Zira içeriğe itiraz edildiği takdirde öyle olmadığını ispatlayacak olan faturayı düzenleyen kişidir. Diğer yandan kanun, 8 günlük sürenin sonunda itiraz olmadığında faturayı alan kişinin içeriği kabul ettiği varsayıldığı için, bu sürenin ardından yapılacak itirazlarda ispat etmesi gereken, faturayı alan kişidir.

Ticaret Kanunu’nda yer alan bu hüküm, Medeni Kanun’un 6’ıncı maddesindeki ispat yüküyle ilgilidir. Faturada yer alan bilgilerin doğruluğunu, onu düzenleyen kişinin ispatlaması zorunludur (TMK m.6). Ancak faturaya, süresinde ve geçerli bir şekilde itiraz edilmemesi halinde, ispat yükü yer değiştirerek muhataba geçmektedir. Başka bir deyişle itiraz etmeyen muhatap, faturada yer alan bilgilerin doğru olmadığını, geçerli vasıtaları kullanarak ispatlamak yükümlülüğü altına girmektedir. [5] Ancak faturanın içerdiği olağandışı içerikler bakımından TK: 21/2’de bahsedilen ispat yükü yer değiştirmiş olmaz. [6]

3. Geçerli Bir İtirazın Koşulları

İtiraz yapılabilmesi ve itirazın geçerli olabilmesi için bazı koşulların varlığı gerekmektedir:

a. Giriş kısmında bahsedildiği üzere hem itiraz hem de faturanın geçerli olmasının ilk koşulu geçerli bir sözleşme ilişkisinin varlığıdır. Bu sözleşme sözlü ve ya yazılı yapılmış olunabilir. Tacir ve alıcı arasında herhangi bir sebeple geçersiz bir sözleşme kurulması ve ya hiç kurulmaması durumunda faturanın ve dolayısıyla bir itirazın varlığında söz edilemeyecektir. [7]

b. VUK ve TTK bahsedilen her iki kanun maddesinde de bir farklılık göze çarpmaktadır. VUK tacirlerin yanında defter tutma zorunluluğu olan çiftçilerin de fatura düzenleme mecburiyetinde olduğundan bahsederken TTK faturayı sadece tacirlerin düzenleyebileceğinden bahsetmektedir. Dolayısıyla Ticaret Kanunu’nu söz konusu olduğu için faturayı mutlaka bir tacir düzenlemelidir.

c. Faturayı alan kişinin kim olduğu da önemli bir konudur. VUK’nda faturanın kimlere verileceği;

1. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara;

2. Serbest meslek erbabına;

3. Kazançları basit usulde tesbit olunan tüccarlara (1)

4. Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;

5. Vergiden muaf esnafa. şeklinde sıralanmıştır.

Ancak TTK’nda bu durum faturayı alan kişi olarak geçtiği için faturayı alanın müşteri mi yoksa tacir mi olması gerektiğine ilişkin net bir hüküm yoktur. Bu sebeple konunun anlaşılması için doktrin ve mahkeme kararlarına bakmak gerekmektedir.

Doktrinde TTK. 21/2’nin uygulama alanı bulduğu yerlerde faturayı alan kişinin tacir olması gerektiği görüşü baskındır. [8] İBK’nda konuya ilişkin olarak “Faturayı alan kişinin tacir olmaması halinde özellikle tüketiciyi koruma amacıyla ekonomik yönden daha kuvvetli olan tacir (satıcı vs) karşısında alıcının korunması gerektiği;... faturadaki vade farkı kaydına itiraz edilmemesinin sonuç doğurmayacağı da kabul edilmiştir.” İfadelerine yer verilmiştir.

Fatura, hukukumuzda, faturayı alanın aleyhine kullanılmak üzere bir delil olarak gösterilemez. Çünkü yazılı bir delilin aleyhte kullanılabilması için o kişinin iradesini yansıtan bir belge olmalıdır. Fakat tacir tarafından düzenlenip karşı tarafa verildiği ve temelde tacirin iradesini yansıttığı için fatura, asıl olarak düzenleyen kişi aleyhine kullanılabilecek bir yazılı delildir. Buna karşılık TTK m.21 hükmü istisnai olarak aksi yazılı delille ispat edilebilen bir karine tanımış ve bunu tacirler arasında geçerli saymıştır. Bu karine tacir olmayanlar için geçerli sayılamaz. Zira kanun maddesi bir tacir için normal bir hukuki sonuç doğururken, tacir olmayanlar için ağır bir külfet doğuracaktır. [9] Buna karşın aksi yönde görüşler de mevcuttur. Mesela Arkan, faturayı alan kişiden tacirin müşterisi olarak bahsetmiş ve fatura verilmesini talep eden müşterinin, tacir sıfatı taşımasının gerekmediğini ifade etmiştir. [10]

d. Faturaya itiraz mutlaka 8 günlük süre içinde yapılmalıdır. 8 günlük sürenin bitişi ispat kısmında açıklandığı üzere ispat yükünü faturayı düzenleyenden faturayı alana geçirir. Ancak itirazın karşı tarafa ulaşmış olması gerekmez. İtirazın yapılmış olması yeterlidir. [11]

e.TTK yapılacak bu itirazın şekli konusunda bir düzenleme getirmemiştir. Buradan hareketle itirazın herhangi bir iletişim aracıyla yapılabileceği söylenebilir. Ancak aksaklıklara ve sorunlara mahal vermemesi açısından itirazın posta, mail, mesaj gibi yazılı ve ispat edilebilir bir şekilde yapılması itiraz edenin lehine olmaktadır.

f. TTK 21/2. Hükmü faturanın olağan ve yapılan sözleşmeye uygun içeriğine ilişkindir. Faturanın içeriği VUK’nda daha detaylı belirtilmiştir. Ticaret Kanunu’nun uygulama alanlarında VUK’tan, doktrin ve mahkeme kararlarından yararlanılmaktadır. Ancak içeriğin nelerden oluşacağı daha fazla önem arz etmektedir. Zira faturanın ispat olarak kullanıldığı durumlarda ve ileride bahsedileceği üzere özellikle vade farkı konusunda içerik kavramı ön plana çıkacaktır.

Mahkeme kararları ve doktrinlere bakıldığında [12] ilk olarak VUK 230.maddeye atıf yapıldığı görülmektedir. İlgili maddede faturanın içeriği:

Madde 230 – (Değişik : 30/12/1980 - 2365/34 md.)

 Faturada en az aşağıdaki bilgiler bulunur:

1. Faturanın düzenlenme tarihi seri ve sıra numarası;

2. Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası;

3. Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası;

4. Malın veya işin nev'i, miktarı, fiyatı ve tutarı;

5. (Değişik : 4/12/1985 - 3239/19 md.) Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, ... şeklinde sıralanmıştır. Bu şartlar sıralanmakla birlikte Ticaret Kanunu’nun uygulama alanında geçerli olmadığı göz önüne alınırsa asgari olarak bir faturada:

- Faturayı düzenleyenin unvanı, imzası ve ya kaşesi

- Faturayı alanın unvanı, bilgileri,

- Satışı yapılan mal ya da hizmetin miktarı, şekli, fiyatı

- Faturanın düzenleme tarihinin olması gerektiği söylenebilir.

Ayrıca satılan mal ya da yapılan hizmetin bedeli ödenmişse, bu bilgi de faturada gösterilir. 21.12.1948 tarih ve 6 Nolu Ankara Ticaret Odası'nın teamül kararına göre [13] ; " ticarethane tarafından satışı yapılan mallara ait fatura muhteviyatı alıcı tarafından ödendiğinde, bayi tarafından faturanın altına damga pulu yapıştırılarak tarih, ticarethane klişe veya mührü ile birlikte salahiyattar olan tarafından imza edilerek pul iptal olunur. Bu şekildeki faturaya bedeli alınmış (kapanmış, akide edilmiş) fatura denir. Bedeli alınmıştır kaydını ihtiva etmeyen faturada damga pulu üzerine ticarethane klişe veya mührü ve salahiyetli olanın imzası mevcut olduğu takdirde, bu kaydın mevcut olmaması bir hüküm ifade etmez. Yani fatura bedeli ödenmiş, kapanmış akide edilmiş sayılır.”

İtiraz edilmemesi, sadece faturanın olağan içeriğinin kabulü anlamına gelmekte, olağandışı ve sözleşmede yer almayan içeriğin de kabulü anlamına gelmemektedir. Fatura, faturaya dayanak teşkil eden hizmetin yapıldığını ve ya malın teslim edildiğini ispatlamaz. Hizmetin yapılıp yapılmadığı konusunda taraflar arasında anlaşmazlık çıkması durumunda malın teslim edildiğinin ve ya hizmetin yapıldığının ayrıca ispatı gerekmektedir. [14] Bu duruma ilişkin uygulamada sık sık görülen, doktrinde çeşitli tartışmalara yol açan vade farkı kaydı mevzusuu doktrinde ve mahkeme kararlarında görüş ayrılıklarına neden olmuştur.

4. Vade Farkı

Ticaret Kanunu’nun uygulandığı durumlarda yukarıda anlatıldığı gibi faturanın içeriği konusu doktrine bırakılmıştır. Dolayısıyla olağandışı içerik kavramına nelerin dahil olduğu da tartışmalıdır. Bu tartışmaların başında da ticari hayatta sıkça rastlandığı için vade farkı gelmektedir.

Mal bedelinin, malın teslim edildiği tarihten daha sonra tahsil edilmesi dolayısıyla alınan bir tür faiz veya bir gecikme zammı olarak ifade edilebilecek olan vade farkı, diğer bir deyişle mal ya da hizmetin bedeli durumunda olan nakit alacağın, vadesinde ödenmemesi halinde, bu bedele oransal olarak belirlenip ilave edilecek bir miktarı ifade etmektedir. [15]

5. Vade Farkının Koşulları

Alacaklının vade farkı talep edebilmesi için;

Taraflar arasında bir fatura verilmesini gerektiren akdi bir ilişki bulunmalı,

Bu akitte bedelin peşin veya belli bir tarihte ödenmesi kararlaştırılmış olmalı,

Bedel henüz ödenmemiş bulunmalı,

Süresinde ödenmeyen semen ile ilgili vade farkının alınacağına dair alım satım sözleşmesinde açık hüküm bulunmalı (zira TTK.m.10 hükmüne göre aksine mukavele yoksa ticarî bir borcun faizi, vadenin bitiminden ve belli bir vade yoksa ihtar gününden itibaren işlemeye başlar.) veya,

Bir cari hesap sözleşmesi bulunmalı, yahut

Vade farkı uygulaması, taraflar arasında sürekli uygulama şeklini almış ve bu uygulama taraflarca benimsenmiş olmalıdır. [16]

Tacir ile müşteri arasında yapılan sözleşmede vade farkına ilşkin bir hükmün bulunması durumunda bunun faturada yer almasının sorun oluşturacak herhangi bir yanı yoktur. Zira vade farkı sözleşmenin unsurlarından biri olmuştur ve üzerinde anlaşılan unsurlar faturaya kayıt olarak eklenebilir. Asıl görüş ayrılığı sözleşmede yer almadığı halde vade farkının faturaya eklenmesinden kaynaklanmaktadır. [17] Yargıtay’ın çeşitli daireleri arasında yaşanan bu ayrılıklara Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu, E. 2001/1 , K.2003/1 sayılı kararı ile son noktayı koymuştur. Kararda faturaya ilişkin TTK ve VUK’ndaki hükümler ve kavramlar karşılaştırılarak değerlendirilmiş ve detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Buna göre:

TTK.nun 23/2. maddesinde yazılı sekiz gün içinde itiraz edilmemesi yazılı sözleşmenin asli unsurlarından olan semen'in tek taraflı irade beyanı ile değiştirilmesi anlamında bulunduğundan hareketle sözleşmede yazılı olmayan vade farkının faturaya eklenmesinin hukuki bir sonuç doğurmayacağına karar verilmiştir. Yukarıda da bahsedildiği üzere TTK. 21/2 maddesi faturanın olağan içeriği için geçerlidir. Ancak vade farkı faturanın olağan unsurlarından sayılmamaktadır. “Faturanın olağan içeriği (mutad münderecatı) hakkında geçerli olması gerektiği ve bunun ifa ilgili hususlarla sınırlı olduğu uygulamada baskın görüş olarak kabul edilmektedir. Vade farkı kaydı ise ifa aşaması ile ilgili değildir. Burada ifa zamanında ileri sürülse dahi sözleşmeyi değiştiren ve diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtların ifa ile ilgili olmadığı açıktır.”

Bununla birlikte kararda taraflar arasında vade farkı ödeneceğine dair sözleşme olmamasına rağmen vade farkının ödeneceğine dair ticari teamülün (mevcut uygulamanın) olması halinde vade farkı isteğine ilişkin faturanın karşı tarafa tebliği, muhatabın TTK.23/2.maddesi uyarınca sekiz gün içinde bu faturaya itiraz etmemesi halinde vade farkı yürütülmesinin mümkün bulunduğu da belirtilmiştir.

Vade farkının sözleşmede yazmadığı halde faturaya yazılmasının hukuki sonuç doğurmayacağına karar verilse de karara karşı oy kullanan üyeler de olmuştur. Yazının son bölümünde:

“VUK.'nun 230.maddesinde "malın fiyatı ve tutarı" faturada yer alması gereken zorunlu unsurlar arasında sayıldığından, vade farkı malın bedelinin ödeneceği tarihteki değerini belirleyen bir unsur olduğundan fatura münderecatından sayılır. Bu nedenle vade farkı yer alan faturalara itiraz edilmemesi halinde vade farkı talep hakkı doğar.

Faturada yer alan vade farkı uygulanacağına ilişkin kayıt sözleşme şartlarını değiştirmeye yönelik bir icap olarak da kabul edilebilir. Nitekim, Prof. Dr. Y.Karay alçın, Prof. Dr. E. HİRŞ, Doç. Dr. A. Battal tarafından da savunulan bu görüşe göre, faturayı alan, TTK.'nün 23/3.maddesindeki sekiz günlük sürede itiraz etmemesi halinde fatura düzenleyenin icabım zımmen kabul etmiş sayılır.” ifadelerine yer verilmiştir.

Yine yakın tarihli bir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı’nda sözleşme koşullarının fatura ile değiştirilebileceğine ilişkin bir karar verilniştir. [18] Faturanın olağan içeriği ve sözleşmesel koşulların değiştirilmesi konularında İBK’ndan farklı düşünen görüşe kaynaklık edebilecek bir karardır. Kararda birim fiyat konusunda faturada sözleşmeden anlaşılandan farklı bir fiyatın yazıldığı, buna itiraz edilmediği ve ticari deftere kayıt yapıldığı bahsedilmiştir. Kurul, somut olayda faturayı alanın içeriği yapılan değişiklikle beraber kabul ettiğine hükmetmiştir.

Diğer yandan “vade farkının temerrüt faizi olduğu kabul edildiği takdirde, BK.m.104 f.3 hükmüne göre de faize faiz yürütülemeyeceğinden, vade farkında temerrüt halinde faiz uygulanması da mümkün değildir. Ayrıca, keşide edilen fatura ile hem gecikme zammı hem de temerrüt faizi istenemez. Ancak cari hesap sözleşmesinin varlığı halinde (TK.m.94f.1) ve borçlu tacirin ticarî işletmesi ile ilgili borçlarında asgarî 3 aylık dönemler için mürekkep faiz (TK.m.8 f.1) uygulanabilir.” [19]

SONUÇ

Türk hukukunda asıl olarak bir şeyi iddia eden kişi iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Türk Ticaret Kanununa göre tacir olmanın bazı sonuçları düzenlenmiştir. Bunlardan biride faturaya ilişkin özel ispat kuralıdır. Buna göre fatura belirli şartlar gerçekleştiğinde ticari uyuşmazlıklar bakımından delil olma özelliği taşımaktadır. Faturanın içeriğine 8 gün içerisinde itiraz edilmez ise fatura düzenleyenin lehine bir ispat aracı olmaktadır. Sürenin dolmasından itibaren faturayı alan taraf faturanın gerçeği yansıtmadığını ispat etmekle yükümlüdür. Yani faturanın içeriği bakımından ispat yükü düzenleyenden faturayı alan tarafa geçmiştir.

Faturaya ilişkin özel ispat kuralının uygulanabilmesi açısından faturayı alan kişinin tacir olup olmaması Ticaret Kanununda düzenlenmemiştir. Çalışmada da belirtildiği gibi bu hususta doktrinde ve Yargıtay kararlarında farklı görüşler mevcuttur. Doktrinde baskın görüşe ve Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kararına göre faturayı alan tarafında tacir olması gerekir. Benim de katıldığım görüş bu yöndedir. Çünkü karşı tarafın tüketici olduğu durumlarda kanun tarafından korunan tüketiciye faturanın içeriğine 8 gün içinde itiraz etmesi gibi bir sorumluluğun yüklenmesi ve buna sonuç bağlanması Kanun koyucunun tüketiciyi koruma amacına aykırı olur.

Faturaya 8 gün içerisinde itiraz etmeyen tacir, faturanın olağan içeriğini kabul etmiş sayılır. Faturaya koyulan vade farkının ise kabul edilip edilmediği konusu tartışmalıdır. Sonuç olarak Yargıtay kararlarında faturaya koyulan vade farkının kabul edilebilmesi için ayrı olarak bir sözleşme olmalı veya vade farkının tacirler arasında teamül haline gelmiş olması gerekir.

NOTLAR

[1] Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih, E.2001/1, K.2003/1 sayılı kararı

[2] Fatura kullanma mecburiyeti:

Madde 232 – Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar kazancı basit usulde tespit edilenlerle (1) defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler:…..Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlara da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

(Değişik : 23/6/1982 - 2686/28 md.) Yukarıdakiler dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 50.000.000 (900TL) lirayı geçmesi veya bedeli 50.000.000 (900 TL) liradan az olsa dahi istemleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesi mecburidir.”

[3] Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku , Ankara, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 2015, s.151-152

[4] “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.”

[5] Hayri DOMANİÇ, Erol ULUSOY, Ticaret Hukukunun Genel Esasları , İstanbul, 2007, s.228

[6] Hüseyin ÜLGEN, Mehmet HELVACI, Abuzer KENDİGELEN, Arslan KAYA, N.Füsun NOMER ERTAN, Ticari İşletme Hukuku , İstanbul, 2015, s.278

[7] Sami KARAHAN, Ticari İşletme Hukuku , Konya, Mimoza Yayınları, 2013, s.102

[8] Karahan, a.g.e., s.102; Aytekin Çelik, Ticaret Hukuku , Ankara, 2015, s.32; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih, E.2001/1, K.2003/1 sayılı kararı.

[9] Oğuz Kürşat Ünal, “TÜRK HUKUKUNDA FATURA KAVRAMI VE HUKUKİ MAHİYETİ”, (Çevrimiçi), http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/1_2_4.pdf , s.12, 19.04.2017

[10] Arkan, a.g.e., s.151

[11] Karahan, a.g.e., s.105

[12] Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih, E.2001/1, K.2003/1 sayılı kararı; Arkan, a.g.e., s.151; Karahan, a.g.e., s.103

[13] Ankara Ticaret Odası Teamül kararları, Ankara 1968, s.7

[14] Karahan, a.g.e., s.105

[15] Özgür BİYAN, “Faturalarda Yer Alan “Gecikme Halinde Vade Farkı Alınır” İbaresinin Hukuki Bağlayıcılığı”, (Çevrimiçi), http://www.alomaliye.com , 19.04.2017

[16] Oğuz Kürşat Ünal, “VADE FARKI KAYDI FATURA MÜNDERECATINDAN SAYILIR MI?”, http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/3_1.pdf , s.10-11, 19.04.2017

[17] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi: Faturanın arkasında kaşe ile basılmışvade farkı uygulanacağına iliişkin kaydın varlığı halinde dahi itiraz etmeme halinde TK.21/II hükmü uygulanmalıdır. Yargıtay 13.Hukuk Dairesi : sözleşmede ve ihale şartnamesinde vade farkı uygulanacağına ilişin bir hüküm bulunaması halinde vade farkı uygulanamaz. Yargıtay 15.Hukuk Dairesi : Taraflar arasında yazılı sözleşme ya da yerleşik uygulama bulunmaması halinde salt faturada bulunan vade farkı kaydına itiraz edilmemesi hiçbir sonuç doğurmaz. Zira, faturadaki vade farkı kaydı faturanın zorunlu içreriğinden değildir.(Yargıtay İBK’nun kararından alınmıştır.)

[18] “Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık, elma kasası satışı nedeniyle düzenlenen faturalardaki birim fiyatın sözleşme hükümlerine uygun olup olmadığı ve sözleşmede belirlenen birim fiyat üzerinde fiyat talep edilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Taraflar tacir olup, defterlerini usulüne uygun olarak tuttukları, ancak her iki tarafın ticari defterlerinde kapanış onayının bulunmadığı, ayrıca taraflar arasındaki sözleşmede birim fiyat olarak 6.15.-TL. kararlaştırılmışsa da, dava konusu faturalar 7.33 TL. birim fiyat üzerinden düzenlenmiş ve davalı bu faturalara itiraz etmeyip kendi defterlerine işlemiştir. Bu durumda davalının dava konusu edilen faturalarda gösterilen birim fiyatı ve fatura toplamlarını benimsediğinin kabulü gerekir.”Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E:2012/400, K:2012/581 sayılı kararı

[19] Oğuz Kürşat Ünal, a.g.m., s.14

KAYNAKÇA

ARKAN, Sabih Ticari İşletme Hukuku , Ankara, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 2015
BİYAN, Özgür “Faturalarda Yer Alan “Gecikme Halinde Vade Farkı Alınır” İbaresinin Hukuki Bağlayıcılığı”, (Çevrimiçi), http://www.alomaliye.com , 19.04.2017
ÇELİK, Aytekin Ticaret Hukuku , Ankara, 2015,
DOMANİÇ, Hayri: ULUSOY, Erol Ticaret Hukukunun Genel Esasları , İstanbul, 2007
KARAHAN, Sami: Ticari İşletme Hukuku , Konya, Mimoza Yayınları, 2013
ÜLGEN, Hüseyin: HELVACI, Mehmet: KENDİGELEN, Abuzer: KAYA, Arslan: NOMER ERTAN, N.Füsun: Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, 2015
ÜNAL, Oğuz Kürşat “TÜRK HUKUKUNDA FATURA KAVRAMI VE HUKUKİ MAHİYETİ”, (Çevrimiçi), http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/1_2_4.pdf ,
ÜNAL, Oğuz Kürşat “VADE FARKI KAYDI FATURA MÜNDERECATINDAN SAYILIR MI?”, http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/3_1.pdf